İyi çalışan istifa eder, kötü çalışan kalır.
Bildiğiniz üzere dünyayla birlikte başarının ölçüleri de değişiyor. Sosyal medyada ortaya çıkarılmış olan renkli ve güçlü görünümlü profillerin, iş hayatlarında başarılı sayıldıkları bir dönemdeyiz. Kafası uyanıklığa, şeytanlığa, laf cambazlığına çalışan hokkabazlara zeki/iyi der olduk. Aynı gözle bakanlar için, “Şeytan’ın metresi ne kadar da ‘iyi’ bir varlıkmış meğer!” dimi?
Artık şirketlerde klasikleşmiş bir söz olan “Biz bir aileyiz.” teması, gün be gün etkisini yitirmekte. Orada bulunan herkes tamamiyle iş odaklı olarak bir arada bulunmaktalar ve bunu biliyorlar. Mesailerin dışında yapılan ve hep böyle olumlu kalacakmış izlenimi taşıyan etkinlikler bile bu sonucu değiştirmiyor. Aslında burada olan şey basitçe iyi bir görüntü vermek oluyor.
Tüm bu olası imajlara rağmen bile genelde istifaları, şirketinin sıkıntılarını iyi analiz etmiş olanlar ediyor. Bir şirkette kötü yöneticiler, kötü kıdemliler gibi sorunlar varsa, orada istifa edenler kötü çalışanlar değil, iyiler oluyor. Kötü profiller kovulana kadar bir yere gitmiyor. Nedense onları uzun süre kovan da olmuyor. Şirket ticari gidişatındaki olumsuzlukları ya da iç ortamındaki huzursuzlukları durdurmak istiyorsa, ortalamaya göre iyi çalışan ama istifa etmiş çalışanlarını çıkışları esnasında çok iyi dinlemeli. Aldıkları geribildirimlere göre iyileştirme yapabilirlerse, kalan çalışanların sadakati ve motivasyonu için önemli bir etkileri olur.
Kaldıki iyi bir çalışanı kaybetmek, sadece bir çalışanı kaybetmekten çok daha fazlası olur. Kimse vazgeçilmez değildir fakat gerçekten iyi bir çalışanı elinde tutmak da önemli olmalı. “Biri gider biri gelir”, “Senin yerine çalışmak isteyen çok insan var” düşüncesiyle şirket yönetmeye devam edenler bu sirkülasyonu ne kadar süre görmezden gelebilir? Şirketler, bünyelerindeki çalışanların kendileri için en önemli sermaye olduğunu bilir ancak kasıtlı unutabilirler.
Maddi imkanlarıyla güzel okullara giderek iyi bölümleri okumak mümkün olsada, her mezun aynı kabiliyette olmuyor. Tam olarak bu sebeple niteliksiz bir çalışan için sahip olduğu unvanın önemi de olmuyor. İyi diplomalı, kötü bir çalışan olunamaz mı? Kötü çalışana ne kadar iyi gözle bakmaya çalışırsanız çalışın, kendisi istemedikçe hiç bir şey düzelmeyecektir. İnadına arka çıkıldıkça da kendini düzeltmeyi istemeyecektir.
Peki iyi çalışana ne vermek gerekir? Değer vermek, teşekkür etmek, başarılan projeleri sahibine mal etmek, onları desteklemek ve onları yüceltmek. “Ben yöneticilik eğitimi almadım!” gibi bir tavır takınmaksa, yetersizliğin başlı başına itirafı olur.
İyi çalışan/çalışanlar istifa eder de, koşulsuz arka çıkılan kötü çalışanın zamanla biriken hikayesi büyük bir ihtişamla sönmez mi? Emek ve değer kavramının değersizleşmesine, hak edişlerin sabote edilmesine sebep olanlar doğrudan ya da dolaylı olarak mutlak suretle bu kayıplardan payına düşeni alacaktır. Sorun yöneticinin kendisiyse de, işverenin ilgisizliği sebebiyle şirket kan kaybetmeye devam edecektir.
OrkunDK – Ottoman Techno
“Sanarlar ipte vezir sallanmaz, zamanı gelir estetik asarlar”